1 Haziran 2023 Perşembe

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

 

01 Haziran 2023 07:00


Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma gıda enflasyonunun şiddetlenebileceği uyarısı yapıyor.

 


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Özer AKDEMİR

Çevre ve iklim ekonomisti Dr. Oğuz Tutal tarafından yapılan bir araştırmaya göre iklim değişikliği tarımı vurdu. İklim değişikliğinin Türkiye için önemli beş tarımsal ürünü nasıl etkilendiğinin incelendiği araştırmada üretimde en büyük tehlikenin kuraklık ve aşırı sıcaklar olduğu belirtiliyor. Araştırmada gıda enflasyonunun şiddetlenebileceği uyarısı yapılıyor.

EN ÖNEMLİ 5 ÜRÜNDE 50 YILLIK DEĞİŞİM

CERA Europe ve European Development Institute (EDI) bünyelerinde kıdemli uzman olarak görev yapan Dr. Oğuz Tutal, iklim değişikliğinin 1968-2018 yılları arasındaki 50 yıllık süreçte, Türkiye için önemli beş tarım bitkisinin (ekili alanların %80'ine denk gelen buğday, arpa, ayçiçeği, pamuk ve çay) iklim değişikliğinden ne şekilde etkilendiğini değerlendirdi. Konuya ilişkin yazısında iklim değişikliğinin tarımsal üretim üzerindeki olumsuz etkilerinin, bu konuda orta-yüksek riskli ülkeler arasında bulunan Türkiye’de de gözlemlendiğine dikkat çekilen araştırmaya göre, kuraklık, Güneydoğu Anadolu bölgesinde buğday, arpa, Antep fıstığı, pamuk gibi önemli ürünlerin verimini düşürdü.

AŞIRI SICAKLAR KAÇINILMAZ!

Benzer şekilde, Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde zeytin ve zeytinyağı üretiminin de olumsuz etkilendiğinin altını çizen Tutal’ın araştırmasında sıcak hava şoklarının, zeytin sineği gibi zararlıların hızla yayılmasına sebep olurken, dolu fırtınalarının da ürünlere ciddi fiziksel zararlar verdiği ifade ediliyor. Yine İç Anadolu’da yeraltı sularının azalması ve kuraklığın, üretimde dalgalanmalara ve gıda güvenliği, göç gibi konularda uzun vadeli tehditlerin oluşmasına neden olduğuna dikkat çekilen yazıda, üreticilerin ekonomik ve teknik sorunlarına iklim değişikliğinin de eklenmesi ile bunlarla mücadele etmekte zorlandıkları dile getiriliyor. Aşırı sıcaklıkların ve kuraklık riskinin Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgeleri için kaçınılmaz olduğunun yapılan birçok çalışmanın ortak vurgusu olduğuna dikkat çeken Tutal’ın incelediği beş üründen öncelikle pamuk, ardından ayçiçeği ve buğday için önemli riskler olduğu belirtiliyor.

EN BÜYÜK DARBE PAMUK ÜRETİMİNE

2022 yılında yayınlanan Tutal’ın akademik çalışmasına göre en büyük darbeyi Güneydoğu’da pamuk üretimi yedi. Pamuk, özellikle tekstil sektöründeki kullanımı nedeniyle ülkemiz için oldukça önemli bir ürün iken Türkiye dünyanın en büyük yedinci pamuk üreticisi olmasına karşın yılda yaklaşık 1,5 milyar dolar vererek dışarıdan pamuk alıyor. Türkiye’de üretilmesi büyük ekonomik önem taşıyan pamuğun yetiştirildiği bölgelerin, aynı zamanda iklim değişikliğinin kuraklık gibi olumsuz etkilerine en açık alanlar arasında olduğuna dikkat çeken Tutal, "Şanlıurfa ve Diyarbakır, toplam üretimin neredeyse yarısını gerçekleştiriyor. Oysa hem sıcağı hem de suyu seven pamuk için yağış ve sulama olanakları kritik önem taşıyor. Dolayısıyla Güneydoğu Anadolu’da gözlenen normalin üzerinde sıcaklıklar ve düşük yağışlar, üretimi olumsuz etkiliyor. Güneydoğu Anadolu’da ve Akdeniz bölgesinde pamuk üretiminin sürdürülebilmesi için sulama sistemlerinin verimli hale getirilmesi ve kuraklığa dirençli tohumların tercih edilmesi büyük önem taşıyor” diyor.

AYÇİÇEĞİ ÜRETİMİ VAN VE BİTLİS’E KAYABİLİR

Tutal, İç Anadolu bölgesinde ülkenin en az yağış alan bazı illeri olmasına rağmen bu bölgelerde yüksek su talebi olan ürünler yetiştirildiğine dikkat çekerek, bunun yer altı suları üzerinde de büyük bir baskı oluşturduğunu belirtiyor. Yağışların giderek azalacağını aktaran Tutal, bu nedenle bölgede birçok ürünü yetiştirmenin giderek zorlaşacağını öngörüyor. Bu ürünler arasında buğday üretimi de var. Tutal’ın araştırmasının sonuçları, özellikle ayçiçeği tarımının İç Anadolu’da terk edilmesi gerektiğine işaret ediyor. Tutal’a göre ılımanlaşan iklim nedeniyle İç Anadolu - Karadeniz geçiş kuşağı ile birlikte Van ve Bitlis gibi Doğu Anadolu illerinde ayçiçeği yetiştirilmesi, uygun bir alternatif olabileceği ifade ediliyor.

BUĞDAY VE ARPA DA YER DEĞİŞTİREBİLİR

Türkiye’de tarımsal üretimde çok önemli bir yeri olan, kayıtlı çiftçilerin yüzde 40’ının ürettiği buğdayda da temel sorun, kuraklık. Tahminlere göre 2050 yılında tarımsal kuraklığın yüzde 37, sıcak hava dalgalarının ise yüzde 40 ila yüzde 100 arasında artacağı öngörülüyor. Kuraklık sorunu önümüzdeki yıllarda buğday üretimini olumsuz yönde etkileyeceği gibi Tutal, Akdeniz ve Ege bölgesindeki ılıman koşullar ve don olaylarının azalması nedeniyle bu bölgenin iç kısımlarında buğday veriminin artabileceği öngörüsünde de bulunuyor. Aynı şekilde bir diğer önemli tarım bitkisi olan arpada da bazı yerlerde verim düşerken bazı yerlerde ise (Erzurum, Kars ve Ağrı) ılımanlaşma bu bölgeleri arpa ve buğday tarımı için daha uygun hale getirebilecek.

ÇAY ÜRETİMİ ARTACAK AMA…

Araştırmaya göre iklim değişikliği Karadeniz’de çay verimini arttırabilir ancak yüksek sıcaklıklar ve nem bitki zararlılarının hızla yayılmasına neden olacak. Bununla birlikte çay üretimini asıl tehdit eden şey ise çok düzensiz ve bol miktarda yağışın toprak yapısını ve bitkiyi etkilemesi.

GIDA FİYATLARINDA SIÇRAMA!

Tutal’ın araştırmasında iklim değişikliğinin tarımsal açıdan en temel olumsuz etkilerinin gıda güvenliği ve gıda fiyatları üzerindeki olacak. Türkiye’de tarımın ekonomik, teknik ve sosyal birçok başka sorunları iklim değişikliğiyle birleştiğinde, kartopu etkisi yaratabilecek. Çiftçinin düşük verimle üretim yapması, maliyetleri de yukarıya çekiyor ki bu da ayçiçeği, pamuk, buğday gibi ürünlerin yurtdışı fiyatlarının daha ucuz olmasına neden oluyor. Haliyle bu yerel üretim yerine dış alımı körüklerken, üreticilerin de tarımı terk etmesine yol açıyor. Bu nedenle toplam ekili alan son 50 yılda iki milyon hektar azalarak 16 milyon hektardan 14 milyon hektara geriledi. Ekimi en fazla daralan ürünler ise buğday, çavdar, üzüm, yulaf, pamuk ve tütün oldu. Tutal’a göre Aralık 2022 itibarıyla gıda enflasyonunda Zimbabwe, Lübnan, Venezuela ve Arjantin’in ardından dünyada beşinci sırada olan Türkiye’de gıda fiyatlarında yeniden bir sıçrama yaşanabilir.

ÖNERİLER

Tutal’ın iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için önerileri ise şöyle:

  • İklim kaynaklı ürün kayıp sigortası mekanizmalarının yaygınlaştırılması ve çiftçilerin girdi maliyetlerini düşürecek teşvik ve desteklerin sağlanması
  • Tarımsal ekipmanların yenilenmesi
  • Kuraklık odaklı su yönetimi
  • Akıllı tarım uygulamaları yaygınlaştırılması
  • Bölgesel ve ulusal politikalar geliştirilmesi
  • Bölgesel ve ulusal ürün desen haritalarının çıkarılması
  • Havza bazlı su yönetimi ve tarımsal ürün deseni

 https://www.evrensel.net/haber/491312/iklim-degisikligi-tarimi-vuruyor-gida-fiyatlarinda-sicrama-uyarisi

31 Mayıs 2023 Çarşamba

Danıştay “Çeşme Talan Projesi”nin önünü açtı!

 

31 Mayıs 2023 14:39

Danıştay “Çeşme Talan Projesi”nin önünü açtı!

Danıştay, İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararının iptali için açılan davayı reddetti.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

PAYLAŞ

Özer AKDEMİR
İzmir

Danıştay, İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararının iptali için açılan davayı reddetti. Danıştay kararında projenin turizme ilişkin yönüne dikkat çekti. Karar Çeşme yarımadasında hızlı bir yapılaşma olacağına yönelik endişeleri arttırdı.

İZMİR’İN ‘KANAL İSTANBUL’U!.. 


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Yurttaşların “İzmir’in Kanal İstanbul’u” ve “Çeşme Talan Projesi” olarak adlandırdıkları projeye karşı birçok kurum ve yurttaş dava açmıştı.  Projenin kamu yararına aykırı odluna yönelik iddialar dava sürecinde yapılan bilirkişi raporunda da yer almasına rağmen Danıştay 6. Dairesi projenin yürütmesinin durdurulması talebini reddetmişti. Bu talebe yapılan itirazlar sonrası ise Danıştayın en üst organı olan DİDDK  "hidrolik" santrallerin nitelikli ve sürdürülebilir alanlarda yapılmasına izin veren düzenlemeye ilişkin yürütmeyi durdurmayı red kararını kaldırırken diğer yapılaşma ve faaliyetlere izin veren düzenlemeleri ise uygun bulmuştu.

“EVET, BİRÇOK KORUNAN ALAN VAR ANCAK…”

Danıştay kararında “Çeşme 16.000 hektarın üzerinde bir alanı kapsayacak şekilde yeniden belirlenen Çeşme KTKGB sınırları incelendiğinde; alanda, 1. 2. ve 3. derece Arkeolojik Sit Alanlarının, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı İçme-Kullanma Suyu Havzasının, Kesin Korunacak Hassas Alanlar, Nitelikli Doğal Koruma Alanları ve Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanlarından oluşan Doğal Sit Alanlarının, Akdeniz Foku Yaşam Alanları gibi alanların ve çeşitli ekosistemlerin bulunduğu ve mevzuat düzenlemeleri ile korunan yapılaşma yasağı ya da kısıtlı yapılaşma olanağı bulunan söz konusu alanların birçoğunun dava konusu işlemle belirlenen sınır üzerinde yer aldığı” belirtiliyor. Karar buna rağmen projenin gerekçe raporunda, bölgedeki turizm imkanları ve koruma gereklilikleri yönünden yeterli tespitlerin olduğu, sınırlanın genişletilmesi ve değiştirilmesine ilişkin gerekliliklerin ortaya konulduğu ileri sürülüyor.


DOĞAYI DEĞİL TURİZMİ KORUMAK DAHA ÖNEMLİ!

Kararda; “korunan alanların KTKGB içerisinde yer almalarının gerekçesinin turizm gelişimine yönelik bütüncül planlama kararlarının geliştirilmesine olanak sağlayacak bir bölge sağlanması olarak açıklandığı, söz konusu tespitlerin ilgili mevzuatta aranan hususlar yönünden yeterli olduğu, korunan alanlar ile turizm türlerinin bölgeye entegrasyonuna yönelik genel stratejilere ilişkin değerlendirmelerin bölgeye ilişkin yapılacak -koruma planlan da dahil olmak üzere diğer planlamalara esas olacak detaylı raporlama çalışmalarının konusu olduğu sonucuna ulaşılmıştır” ifadelerine yer veriliyor. Danıştay kararında; “bu gerekçelerle 12/02/2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan, İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Karanında hukuka aykırılık bulunmamaktadır." Deniliyor.

BİRÇOK KARŞI OY VAR

Danıştay’ın bu kararına karşı davacı kurumların ortak bir basın açıklaması yapacağı belirtilirken, aynı Danıştay kararından İzmir Barosu ve Tabip Odası’nın bu konudaki dava  yönünden ehliyeti de reddedildi. Kurumların ehliyetinin yanı sıra uluslar arası sözleşmelere de atıf yapılan birçok karşı oyların olduğu Danıştay kararını hukukçular doğal sit alanlarına ilişkin hiç bir koruyucu düzenlemenin artık mevcut olmadığının tescili olarak yorumladılar.

 https://www.evrensel.net/haber/491263/danistay-cesme-talan-projesi-nin-onunu-acti

29 Mayıs 2023 Pazartesi

AKP'nin 21 yıllık çevre karnesi (Artı TV)

 



Artı TV de

'in sunduğu #EkonomikOdak programında meslektaşlarım Özgür Gürbüz ve ile AKP'nin 21 yılında ekolojik tahribatlar ve mücadeleleri konuştuk. Seçim yasaklarının başladığı gün yasaklara takılmadan da diyeceklerimizi dedik


28 Mayıs 2023 Pazar

Ayvalık çemeni nerede yaşasın? (Pazar yazısı)

 

28 Mayıs 2023 04:26


 


Fotoğraflar: Günerkenayvalık

 Balıkesir Ayvalık’ın dünyaca ünlü Sarımsaklı Plajı ciddi bir yıkımla karşı karşıya. Ayvalık’ı dünya markası yapmak ve turizmi geliştirmek adı altında ne yazık ki güzelim Sarımsaklı Plajı’nın kumsallarına beton dökülüyor. Üstelik 2017 yılında Sarımsaklı Plajı’nda keşfedilen ve dünya üzerinde sadece bu plajda yetiştiği için “Ayvalıkensis” adıyla literatüre kazandırılan Ayvalık çemeninin çiçekleri üzerine dökülüyor betonlar! Bu kadarı da olmaz mı diyorsun? Oluyor, maalesef!..

BİTKİLERİN İSİM ANASI

2017 yılında Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülendam Tümen, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Satıl ve Altınoluk Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Selami Selvi tarafından başlatılan ‘Balıkesir’in biyolojik çeşitliliği, biyolojik zenginliği’ projesinde keşfedilen bir bitkinin o güne kadar bilinen hiçbir türe ait olmadığı ortaya çıktı. Bitkiye “Ayvalıkensis” (Ayvalık çemeni) adı verilirken bitkinin Latince adı ise litratüre ‘Trigonella coerulescens ayvalikensis’ olarak kaydedildi.

Prof. Dr. Gülendam Tümen neredeyse yarım asrı bulan (46 yıl) akademik yaşamı boyunca yaptığı araştırmalar ve buluşlarla “bitkiler isim anası” olarak anılan bir bilim insanı. Yaptığı çalışmalar ve keşfettiği türler nedeniyle Tümen’in adı birçok bitkiye verildi. Nepeta argolica subsp. tumeniana (Gülnanesi), Sideritis gulendamiae (Hanımçayı), Stachys gulendamii ve Taurocletodes tumenae sp. Nov bunlardan sadece birkaçı. Tümen ve ekibinin son buluşu ise dünya literatürüne  “Ayvalıkensis” (Ayvalık çemeni) adı ile geçti.

2020 yılında emekli olan Tümen’in de içinde bulunduğu öğretim üyeleri tarafından keşfedilen bu bitki dünyada sadece Ayvalık’ın Sarımsaklı Plajı’nda, çok dar bir alanda yetişiyor. Yaşam alanı son derece kısıtlı olduğu için nesli tehlike altında olan bu nadir bitkinin fotoğrafı 2018 yılında basılan “Ayvalık Adaları Tabiat Parkı Çiçekli Bitkileri” kitabının da kapak resmi olarak kullanıldı. Türünü devam ettirebilmesi için gözümüz gibi korumamız gereken bu bitkinin tam da yayılım gösterdiği alanlara ne acıdır ki “Turizmi geliştirme” adı altında bir süredir beton yollar, parke taşları döşeniyor!..

 

Fotoğraf: Günerkenayvalık

SAHİL YAPILAŞMAYA NASIL AÇILDI?

Endemik bitkinin yaşam alanını tehdit eden bu süreç 2014 yılında, yerel seçimlerinden hemen sonra başladı. Sarımsaklı Plajı’nda 230 dönümlük alanın Balıkesir Büyükşehir Belediyesine kiralanması sonrası belediyenin plajda yapılacağını duyurduğu proje Ayvalıklıların yoğun tepkisi ile karşılaşınca geri çekilmişti. Yine de sermaye açısından rantı son derece iştah kabartıcı olan bu projeden vazgeçilmedi.

Bölgenin statüsünün “Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edilmesinin ardından da düğmeye basıldı. Bu statü değişikliği bölgeyi “Niteliğini Kaybetmiş Kumsal Alan” olarak yapılaşmaya açık hale getirdi ve “rekreasyon alanı” adı altında, ÇED muafiyetinin de arkasına sığınılarak sahilde betonlaşma ve yapılaşmayı başlatan proje uygulanmaya başlandı.

Bu proje öncesi Ayvalık halkı, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin hiçbirinden görüş alınmış değil. Hal böyle olunca proje kapalı kapılar arkasında, halkın çıkarı değil bir grup sermayedarın çıkarı için pişirildi. Dolayısıyla Ayvalıklıların kıyı yasası, planlama, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına aykırı olduğu yönünde ciddi eleştirileriyle birlikte tepkilerin de odağı oldu.

 

Fotoğraf: Günerkenayvalık

MİLYON YILDA OLUŞAN KUMSALA TAŞ VE BETON DÖKÜLÜYOR

17 Mayıs’ta Sarımsaklı Plajı’nda bir araya gelen Ayvalıklılar Türkiye’nin en uzun kumul ekosistemleri arasında yer alan kumsalın Madra Çayı’nın Kozak’tan taşıdığı granit kumuyla milyonlarca yılda oluştuğuna dikkat çektiler. Yurttaşlar Sarımsaklı kumsallarının taş ve betonla kaplanarak şantiye alanına çevrilmesinden duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.

Bu rahatsızlıklardan bazıları şöyleydi;

  • Halka ait olması gereken Sarımsaklı Plajı’nda sahil şezlongculara, işletmelere kiraya verilerek halkın olması gereken plaj yok edilecek
  • Nicedir işgal altında olan, kavgaların, hak ihlallerinin yaşandığı Sarımsaklı Plajı’nda artık para ödenmeden havlu bile serilemeyecek, bir sonraki aşamada denize bile girilemeyecek
  • Temel ihtiyaç olan duş, tuvalet, soyunma kabini gibi yapılar da parayla kullanılacak
  • Güya halkın yararı için yapılan bisiklet yolu, yürüyüş yolu, konser alanı gibi alanlar rantiyenin elinde ticaret malzemesi haline gelecektir.

ULUSLARARASI SKANDAL!

Gelelim işin belki de tüm dünyada tepki uyandıracak boyutuna. Kendine has florasıyla, endemik türlerin yaşam alanı olan plajda 2017 yılında keşfedilen endemik “Ayvalıkensis” bitkisinin dünyada tehlike altındaki türlerin kırmızı listesine (IUCN) göre, “Zarar görebilir” türler içerisinde yer alması sahildeki yıkımı uluslararası bir tartışmanın konusu da yapabilir. Dünya üzerinde türü tehdit altında olan ya da zarar görebilir notuyla koruma listesine eklenen türler, bu özellikleriyle sadece bizleri değil tüm dünyayı ilgilendiren bir niteliğe bürünürler. Türkiye de, bu koruma altına alınan türlerle ilgili Basel ve Bern Sözleşmeleri gibi uluslararası sözleşmelere taraf olduğu için söz verdiği şekilde bu türleri korumakla mükellef. Bununla birlikte, sadece Sarımsaklı Plajı’nda yaşayabilen “Ayvalıkensis” bitkisinin sahile turistik tesis, duş, spor alanı, gezi yolu yapılacağı gibi gerekçelerle kamyonlar altında ezilmesi, yaşam alanlarına beton dökülmesi Türkiye’nin imza attığı bu uluslararası anlaşmalara tamamen aykırı davrandığı anlamına gelir.

 

Fotoğraflar: Günerkenayvalık

DÜNYA İNSANLARIN BABASININ ÇİFTLİĞİ DEĞİL!

Dünya insanların babasının çiftliği değil! Tüm canlı türlerinin en az insanlar kadar yaşama, soylarını devam ettirme hakları var. İnsanlar, kendi yaşam koşullarını iyileştirmek ya da Sarımsaklı Plajı’nda yapılan projede olduğu gibi küçük bir grubun kasasına para akıtmak için endemik bir türün yaşam alanını yok edemez, türe zarar veremez.

Bu, deprem ve seçimler nedeniyle ikinci planda kalan ancak şu sıralarda yeniden gündeme gelen “ekokırım yasası” kapsamında tartışılması gereken bir konu aslında. Bir türün yaşam hakkını yok etmenin insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına alınması ve ekokırım olarak nitelenerek en ağır şekilde cezalandırılmasını öngören yasa teklifi önümüzdeki günlerde kamuoyunda daha çok tartışılacaktır. Bu açıdan da gerek Balıkesir Büyükşehir Belediyesini, gerekse bu yıkım projesinin altında imzası olan ya da yetkisi olduğu halde bu yıkıma karşı koymayan tüm kurum-kuruluş ve hatta bizleri, yani yurttaşları ilgilendiren bir durum söz konusu.

Adımızın gelecekte “ekokırımcı” olarak anılmasını istemiyorsak “Ayvalıkensis”i mutlaka korumak zorundayız. Bu, bizim gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz ve dünya üzerindeki tüm türlerin yaşam hakkı için bugünden yapmamız gereken bir ödevdir…

 https://www.evrensel.net/yazi/93062/ayvalik-cemeni-nerede-yasasin

27 Mayıs 2023 Cumartesi

Hablemitoğlu davasından tahliye edilen Bozkır başka bir davadan tutuklandı

 

27 Mayıs 2023 12:56


Hablemitoğlu davasından tahliye edilen eski ÖKK yüzbaşısı Nuri Gökhan Bozkır'a "Soğan tırları" davasından 21 yıl 9 ay hapis ceza verildi. Bozkır tutuklanarak cezaevine konuldu.




Özer AKDEMİR

18 Aralık 2001 tarihinde Ankara'da ki evinin önünde öldürülen Dr. Necip Hablemitoğlu suikasti davasında geçtiğimiz günlerde tahliye edilen tutuklu 6 sandıktan Nuri Gökhan Bozkır'a kamuoyunda "Soğan Tırları Davası" olarak bilinen dosyadan 21 yıl 9 ay hapis ceza verildi. Bozkır tutuklanarak cezaevine konuldu.

IŞİD'E PATLAYICI GÖTÜRÜYORLARDI

Şanlıurfa Akçakale’de 2015 yılı Eylül ayında  soğan kamuflajıyla IŞİD’e bomba yapımında kullanılan infilaklı fitil taşıyan TIR ile ilgili açılan dava basına Soğan TIR'ları Davası olarak yansımıştı. Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce  9 şüpheli hakkında IŞİD’e silah sağlama, örgüt üyeliği, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçlarından dava açılmıştı.

Hakkında açılan bu davadan sonra eski Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) yüzbaşısı Nuri Gökhan Bozkır Ukrayna'ya kaçmıştı. Bozkır 2006 yılında eski kamuoyunda "Sauna Çetesi" olarak bilinen mafya grubu ile ilişkisi ortaya çıktıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilmişti.

HABLEMİTOĞLU SUİKASTİ İTİRAFLARI

Soğan TIR'ları davası devam ederken Ukrayna'ya kaçan Bozkır, burada Necip Hablemitoğlu suikasti ile ilgili Gazeteci Zihni Çakır’a itiraflarda bulunmuştu. Bozkır'ın bu bu itiraflarandan sonra suikastle ilgili olarak ÖKK içinde görev yapmış askerler, Gülen Cemaati yöneticileri ve silah ticareti yaptığı ileri sürülen kişiler hakkında soruşturma açılarak tutuklama kararları verilmişti.

Bozkır, suikasti o dönem ÖKK Muharebe Arama Kurtarma (MAK) Komutanı Albay Levent Göktaş'ın emri ile ÖKK'dan bir ekibin gerçekleştirdiğini, kendisinin de gözcülük yaptığını ileri sürmüştü. Bozkır suikastta tetiği ise ÖKK yüzbaşısı Tarkan Mumcuoğlu’nun çektiğini iddia etmişti.

MİT'İN İŞKENCESİ VE GERİ ALINAN İTİRAFLAR

Suikast davası açıldıktan sonra hakkında kırmızı bülten çıkarılan Bozkır bulunduğu Ukrayna'dan iade edilmişti. MİT tarafından bir tabutun içinde getirildiğini ve 20 gün çok ağır işkenceler gördüğünü ileri süren Bozkır, mahkeme aşamasında Hablemitoğlu suikasti ile ilgili ifadelerinin hepsini geri almıştı. Bozkır, ifadelerini gazeteci Zihni Çakır’ın yönlendirmesi ile oluşturduğunu iddia etmişti.

TAHLİYELER NASIL OLDU?

Bozkır'la birlikte aralarında L. Göktaş ve T. Mumcuoğlu’nun da bulunduğu ÖKK subayları ile FETÖ yöneticilerinin bulunduğu 6 kişinin tutuklandığı dava 14 Şubat 2023 tarihinde görülmeye başlanmıştı. Davanın Mayıs ayında yapılan 3. celsesinde tetikçi olduğu ileri sürülen Mumcuoğlu’nun o dönemde Kazakistan'da olduğuna dair mahkemeye yeni kanıtlar sunuldu. Bu yeni kanıtların ardından mahkeme Mumcuoğlu’nun tetikçi olmayabileceğine yönelik kanının güçlendiği gerekçesiyle tüm tutuklu sanıkları tahliye etmişti.

Bozkır'ın dün tutuklandığı Soğan TIR'ları davası ise IŞİD'e yasadışı silah satışı ile ilgili.

 https://www.evrensel.net/haber/490967/hablemitoglu-davasindan-tahliye-edilen-bozkir-baska-bir-davadan-tutuklandi

26 Mayıs 2023 Cuma

Lapseki’de altın madeninde bilirkişi keşfi | “Bir doğa parçası sonsuza kadar yok olacaktır”

 

 26 Mayıs 2023 13:00


Lapseki'de Nurol Holding'in TÜMAD Altın Madeni Projesine karşı açılan davada bilirkişi keşfi yapılıyor. Dr. Enver Yaşar Küçükgül “Maden işletilirse bir doğa parçası sonsuza kadar yok olacaktır" dedi.



Fotoğraf: Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği


Özer AKDEMİR

Çanakkale Lapseki ilçesinde Nurol Holding'e ait Tümad Altın Madeni Projesine karşı açılan davada bilirkişi keşfi yapılıyor. Dün maden sahasında davacı kurum temsilcileri  ve uzmanlar tarafından yapılan ön keşifte ise maden alanının yöredeki su kaynaklarına yakınlığı ve bölgenin tarıma açısından büyük risk taşıdığı yerinde gözlemlendi.

MADEN İÇME VE TARIMSAL SULAMA SUYU BARAJINA SADEC 1 KM!


Fotoğraf: Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği

Maden alanında dün yapılan ön incelemeye Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan, Avukat Cem Altıparmak ve TEMA Vakfı Çevre Politikaları Proje Koordinatörü Onur Küçük’ün yanı sıra Dokuz Eylül Çevre Mühendisliği Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Dr. Enver Yaşar Küçükgül ve yöreden yurttaşlar katıldı. Nurol Holding’e ait maden alanının ormanlık arazide ve bölgenin can damarı olan barajlar havzasında olduğunu söyleyen Lâpseki Çevre Koruma, Üretim ve Dayanışma Derneği (LAPSEKİDER) Başkanı Muammer Şimşek bulunulan alandan görülen barajlar hakkında bilgi verdi. Bayramdere Barajının hem içme hem de tarımda kullandıklarını ”Bayramdere boyunca şeftali kiraz, hurma ve erik yetiştiriyoruz. Hemen altında Adatepe köyü var ve Kovanlıkdere’den alınan su ile arazilerini suluyorlar. İddialara göre maden tahliye suyunu Kovanlıkdere’ye veriyormuş” dedi.

“BURADA HİÇBİR FAALİYETE İZİN VERİLMEMESİ GEREKİYOR”


Fotoğraf: Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği

Bu söylenenlerin olayın görünen yüzü olduğunu söyleyen Dr. Enver Yaşar Küçükgül, Türkiye’deki mevzuata göre her içme suyu barajının kısa-orta-uzak koruma mesafeleri olması gerektiğini belirtti. Maden pasalarının yığılacağı söylenen yerden Bayramdere Barajının kuş uçuşu 1 km olduğuna dikkat çeken Küçükgül, “Yani barajın orta koruma mesafesi. Burada hiçbir surette hiçbir faaliyete izin verilmemesi lazım mevcut yönetmeliğe göre. Çünkü burada ne yaparsanız yapın, (maden 10 yıl çalışıp gideceğini söylüyor ama gitmezler) beş yılda dahi yer altı sularına karışma olması söz konusu. Ayrıca yüzey akışları ile gelen her su akışı bu barajı imha edecektir” dedi.

“SULAR KİRLENECEK, BİTKİ DE YETİŞMEYECEK”

Altın madeni cevherinin yanı sıra bölgede toplam 36 milyon tonu bulan, 100 ve 150 metre yüksekliğinde iki pasa tepesinin meydana geleceğini belirten Küçükgül, “Bu pasalar zehirli ağır metalleri içerdikleri gibi içerisindeki kükürt içeriği yüksek olduğu için hiçbir işlem yapılmasa bile havının nemi ile asit üretecektir. Bu asit önüne gelecek tüm mineralleri çözecektir. Bu ise tüm yeraltı sularının kirlenmesi ve bu suların kullanılmaması demektir. Yani bitki de yetiştiremeyeceksiniz” diye konuştu.

“BİR DOĞA PARÇASI SONSUZA KADAR YOK OLACAK”

Madenden iki kilometre uzaklıkta bulunan Çanakkale Boğazı’nın da kirlilik tehdidi ile karşı karşıya olduğunu kaydeden Küçükgül, şöyle konuştu; “Buradan bin ton altın elde edilse bu atıkların arıtımı için çok daha fazla para harcanması gerekiyor. Bu maden işletilirse bir doğa parçası sonsuza kadar yok olacaktır. Dünyanın hiçbir yerinde eski haline getirilmiş bir tane bile altın madeni sahası yok. Birileri birkaç ton altın sahibi olsun diye, bütün bu güzelliklerin ortadan kaldırılması söz konusu. Bu topraklar bizim dedelerimizin kanı ile alındı. Bu toprakları bir daha kullanılamayacak hale getirme hakkı hiçbir kanunda yoktur”.

ECZACIBAŞI MADENİ NUROL HOLDİNG’E SATTI


Fotoğraf: Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği

2021 yılında Eczacıbaşı Holding’den Nurol Holding (TÜMAD A.Ş.) tarafından devir alınan işletme ruhsatı kapsamında açılmak istenen altın-gümüş madeni projesi için 2013 yılında 34 hektar alan için “ÇED Olumlu” kararı alınmıştı. Yeni ÇED Raporu ile bu 34 hektarlık alan 429 hektara çıkarılmak isteniyor. Proje kapsamında Şahinli'de elde edilecek cevher, şirketin 1,5 kilometre yanındaki mevcut Lapseki Altın Madeni Projesi alanındaki zenginleştirme tesisine taşınacak ve proses atıkları da aynı proje kapsamındaki katı atık depolama alanına konulacak. Proje ömrü boyunca 8.270.825 ton cevher, 35.901.341 ton pasa olmak üzere toplam 44.172.166 ton kazı yapılacak.


8 bin 500 yıllık kaya resimlerine yeni tehdit!


26 Mayıs 2023 04:34


Antik çağdaki adı ile Latmos olan Beşparmak Dağları, aynı dönemin söylencelerinde Prehistorik taş kültü hava ve yağmur tanrısının evinde, yeni bir maden işletmesi için ÇED süreci başlatıldı.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Özer AKDEMİR

Aydın’a bağlı Söke ilçesi sınırları içerisinde yer alan antik çağdaki adı Latmos olan Beşparmak Dağlarında yeni bir maden işletmesi için ÇED süreci başlatıldı. Tarih öncesi kaya resimlerinin yoğun olarak bulunduğu Karakaya köyü yakınlarında, Kormad Madencilik tarafından işletilmek istenen feldspat madeni binlerce zeytin ve kızılçam ağacının yanı sıra 8 bin 500 yıl öncesine tarihlenen kaya resimlerini de tehdit ediyor. Bölgenin milli park ilan edilmesi için 2015 yılında yapılan başvuru ise 8 yıldır bakanlıkta sonuçlanmayı bekliyor.

MİLLİ PARK BAŞVURUSU SÜMEN ALTI

Dünyadaki ender jeolojik oluşumlara ev sahipliği yapan bölge, tarihi ve bitki örtüsünün yanı sıra değişik şekillerdeki kaya yapıları ile de jeopark olmayı hak eden bir yer. Bölgenin öncelikli olarak jeopark ilan edilmesi ve milli park koruma statüsüne alınması ile ilgili başvurular bakanlıkta sümen altı edilip yıllardır sonuçlandırılmazken, böylesine önemli bir bölgede madencilik işletmeleri ise birbiri ardına üretime geçmeye ya da kapasite arttırmaya devam ediyor.

MADENİN TAMAMI ÖNEMLİ DOĞA ALANI İÇERİSİNDE

Kormad Madencilik tarafından Karakaya Mahallesi Söğütözü mevkiinde 39 bin metrekarelik bir alanda yapılmak istenen madene en yakın konut ise 300 metre mesafede. Proje sahasının tamamı “orman alanı” ve “önemli doğa alanı” olarak geçiyor. Bölgede kızılçamla birlikte zeytin ağaçları da baskın ağaç türleri arasında. Bu nedenle il tarım müdürlüğü madene yakın tarım arazilerindeki zeytin ağaçlarının vejetatif ve generatif gelişmelerine engel olmayacak şekilde tedbirlerin alınması şartı ile faaliyete ‘olur’ vermiş.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

‘HAVA VE YAĞMUR TANRISININ EVİ’NE MADEN OCAĞI

Antik dönem söylencelerinden Latmos (Beşparmak) Dağı’ndaki taş kültü hava ve yağmur tanrısının evi olarak geçiyor. Dağın dört bir yanı ise neolitik dönemde bölgede yaşamış insanların bıraktığı izler ile dolu. Anadolu’nun kutsal dağlarından birisi olarak bilinen Latmos’da (Beşparmak) günümüze kadar 180’e yakın kaya resmi tespit edilerek kayıt altına alındı. Bu kaya resimlerine her geçen gün bir yenisi eklenirken, kaya resimlerinin en yoğun olduğu Karakaya bölgesinde bu madencilik faaliyetleri nedeniyle çok sayıda kaya resminin yok edilmiş olma olasılığı var. Kaya resimleri, konu ve üslup açısından “Dünyada bir benzeri yok” diye tanımlanıyor.

TARİH ÖNCESİ KAYA RESİMLERİ ŞENLİĞİ NEDEN YAPILMIYOR?

Maden işletmesinin bulunduğu bölge yakınlarında 2015 yılına kadar “Karakaya Tarih Öncesi Kaya Resimleri Şenliği” yapılırken, bu tarihten sonra festivallerin yapılmaması dikkat çekici. Şenlik alanına çok yakın olan maden işletmelerinin yarattığı doğa yıkımı ve madenlerin tarih öncesi kaya resimlerine zarar verme olasılığının görülmemesi nedeniyle bu festivalin iptal edildiği ileri sürülürken, ne gariptir ki madenin ÇED raporunda ne kaya resimlerinden ne de festivalden tek satır söz ediliyor!

KORUMA ALTINDA OLAN CANLI TÜRLERİ DE TEHLİKEDE

Maden projesi yaşama geçerse yılda toplam kapasite 1 milyon 320 bin ton olacak. ÇED raporunda proje alanı ve etki alanında 22 familyaya ait 32 tür tespit edilirken bu türlerden 2 familyaya ait 3 amfibi türden birisi olan gece kurbağası, (bufo viridis ) Bern Sözleşmesi Ek-2 listesinde (Kesin olarak koruma altına alınan fauna türleri), diğer 2 tanesi ise Bern Sözleşmesi Ek-3 listesinde (Korunan fauna türleri) arasında bulunuyor.

EKODOSD: BİLİNMEDİK RESİMLER OLABİLİR

Bölgenin koruma altına alınması ve milli park ilan edilmesi için başvuran  Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü bölgede bilinen kaya resimlerinin hepsinin tescil edildiğini ancak bilinmeyen bir kayanın altında da resmin olabileceğini dile getirdi. Bunun uzun yıllar içerisinde yapılacak araştırmalarla ortaya çıkabileceğini belirten Sürücü, “Bununla birlikte bölgenin tüm doğal peyzajı yok oluyor” dedi. Ankara’dan Doğa Koruma Milli Parklar genel müdür yardımcısı ve daire başkanları ile birlikte Tabiat Varlıklarını Koruma genel müdürüne de bölgeyi gezdirdiklerini aktaran Sürücü, “Bunlardan hariç Aydın vali yardımcısı ve bölgedeki diğer kurumlarla birlikte bir AKP milletvekilini gezdirmiştik. Tüm bu gezilerin sonuçlarından hazırlanan bir raporun Ankara’ya, bakanlığa gönderildiğini kaydeden Sürücü, buna dair henüz bir gelişme olmadığını söyledi.

 https://www.evrensel.net/haber/490835/8-bin-500-yillik-kaya-resimlerine-yeni-tehdit?a=dEAT

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...